OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE UZANAN TATLI MI TATLI ; HELVA-İ SABUNİ
Merhaba…
Her koşulda sıcak veya soğuk, içindeki badem cümbüşüyle hele
sıcakken sakız gibi uzayan hafif ve hoş bir lezzet helva-i sabuni
Türk mutfak kültüründe Osmanlı’dan günümüze kadar uzanan
vazgeçilmez bir unsur olan HELVA Osmanlı sarayında çok önemli bir
tatlıdır.
Helva; Arapça kökenli olup, hulv kelimesinden türetilmiştir.
Arapça kökenli hulviyyat(tatlı yemekler) veya halaviyyat kelimesinden
gelmektedir. Hulv; tatlı, hoş ve güzel anlamına gelir.
19. yüzyılın sonlarına kadar “halva” diye söylenen Helva,
İstanbul konuşma dilinde helvaya dönüşmüştür.
Günümüze sabuniye olarak ulaştı ancak helva-i sabuni, sabuni
helvası, sabune gibi farklı isimleri de mevcut. Hem evlerde pişirilmiş ve
severek tüketilmiş, hem de seyyar satıcılarla sokaklarda ticareti de
yapılmıştı. Tarihi 14. yüzyıla kadar uzanan sabuniye helvasına Sultan II.
Murat’ın hekimi Muhammed bin Mahmud Şirvani'nin çevirdiği bir kitapta yaptığı
eklemede görüyoruz ilk kez. Kitabın aslında olmayan sabuniye, Hekim Şirvani'nin
eklemesiyle kitaba giriyor.
Sabuniye helvasının Osmanlı'daki önemli yerini açıklamaya
yardımcı olacak bir diğer hikaye de Kanuni zamanından. Kanuni Sultan Süleyman
oğulları Cihangir ve Bayezid'e bir sünnet düğünü yapar. Bu şaşaalı düğünde
elbette damak zevki gelişkin imparatorluğun olmazsa olmazı hem mideyi, hem gözü
doyuran bir ziyafet de vardır. Ziyafetin tutulan defterinde ise sabuniye
helvasının farklı türlerine rastlanır.
İçindeki balla damaklara nefis bir tat veren sabuniye
helvası mutfaklarda piştiği kadar aynı zamanda satılırdı da. Osmanlı'nın seyyar
satıcıları arasında sabuniye helvası satan da vardı ama bu helva aynı zamanda
helva dükkanlarında da satılırdı. Bunu nereden mi biliyoruz? Evliya Çelebi'nin
seyahatnamesinden. Tarihin en ünlü gezgini Evliya Çelebi, sabuniye helvasının
bu dükkânlarda satıldığını ve çocukların bu helvayı çok sevdiğini anlatır.
Yalnızca sarayın ve İstanbul’un değil, tüm İmparatorluğun,
tüm toplumsal kesimlerin ve tüm zamanların tatlısı olan helva, ayrıca törensel
bir anlam da taşır.
Osmanlı’da helva sıradan bir gıda ürünü olmaktan çıkıp
sosyolojik bir değer kazanmıştır. Helvanın etrafında çok zengin, güçlü ve
etkileyici bir kültür oluşmuştur. Sarayda çeşitli sebeplerle helva yapılıp
yenildiği bilinmektedir.
Şunu da belirtmek gerekir ki, helva sadece sarayda yapılmıyordu.
İstanbul’da çok sayıda tatlıcı ve helvacılar vardı. İstanbul’da o günlerden
bugüne ulaşan ve çalışmakta olan tatlıcı ve helvacılar bulunmaktadır.
Osmanlı evraklarında rastlanan bazı helvaların isimleri:
Helva-yi Hakani, Helva-yi Kafi, Helva-yi Muşkife, Helva-yi
Bişemni, Helvayi Levzine, Bal Helvasi, şeker Helvası, Pekmez Helvası, Helvayi
Sabuni, Ak Helva, Ak Sabuni, Kızıl Sabuni, Sarı Sabuni, Gök Sabuni, Parmak
Sabuni, Temur Hindi sabuni, Fıstık Helvası, Badem Helvası, Levzine, Helva-yı
Memuniye, Helva-yı Güllabiye, Helva-yı İshâkiye, Helva-yı Asude, Gaziler
Helvası, Pirinç Helvası, Özbek Helvası, Taze Peynir Helvası, Yengen Duymasın
Helvası, Reşadiye Helvası, Pirinç Unu Helvası, Tel Helvası (Keten Helvası),
Lamunya Helvası, İrmik Helvası, Tahin Helvası
Lafı daha çok uzatmadan gelelim tarifimize J
Malzemeler:
1 su bardağı buğday nişastası
1 su bardağı toz şeker
150 gram tereyağı
1,5 su bardağı su
1/2 su bardağı ince çekilmiş badem içi
Yapılışı:
Bademlerin kabukları varsa hafif haşlayarak bademleri
kabuklarından ayırın. Kabuksuz bademleri rondodan geçirerek iyice küçültün.
Tereyağını yayvan bir tencerede eritin, üzerine toz şekeri
veya balı ekleyerek orta ateşte pişirin. Karışıma bademleri ekleyin ve
karıştırın.
Ayrı bir kapta nişastaya su ekleyerek nişastayı macun haline
getirin.
Topaklanmasını ve yanmasını önlemek için sürekli karıştırın.
Karışım ağırlaşıp yapışmayan kıvama gelince ateşi söndürün.
Helvayı tabaklara koyun, üstüne ister dilim, ister toz
halindeki bademi çiğ veya kavurarak ekleyin ve servis edin.
Afiyet olsun J
Yorumlar
Yorum Gönder